Anjelika Akbar ( Besteci, Piyanist ) bu sefer piyano dışında bendir da çaldı!
Anjelika Akbar’ın bestelediği ve düzenlemeleri yaptığı yeni bir sahne performansın Dünya Prömiyeri 30 Mart Cumartesi saat 16.00’da Fulya Sanat’ta gerçekleştirildi.
Performans Devlet Opera ve Balesi Genel müdürü Rengim Gökmen ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan’ın ve Beyhan Murphy’nın desteği ile sahneleniyor. Anjelika Akbar ile birlikte sahne alacak Opera ve Bale Orkestrası kadrosunun solistlerin katkıları ile gerçekleştirilecektir. Sahne düzenlemesi: Yücel Özeke. Eser, İstanbul’un ardından birçok Türkiye sahneleri ve yurt dışında sahnelenecektir.
Anjelika Akbar, CEMRE kavramı ile ilk kez Türkiye’de tanıştı ve çok etkilendi… Her ne kadar bu gelenek antik zamanlarında Doğu ülkelerinde yer alsa da, Türkiye hariç diğer bölgelerde zamanımızda neredeyse tamamen unutuldu. Anjelika cemre’leri sadece mistik veya meteorolojik tarafı ile değil, aynı zamanda manevi tarafından inceleyerek, çok değişik ve etkileyici bir beste çalışmasına imza attı.
Beste, “CEMRE” kavramını enstrümantal müzik yolu ile anlatacaktır. “Cemre” kor ateş anlamına gelen bir kelimedir. Mana olarak ise Cemre bir anlamda da “Emre”, yani AŞK anlamına geliyor. İnanışa göre, İLKBAHAR’ı müjdeleyen “cemleler” Güneş’in kor ateşini Dünya’ya yaklaştırıp, ilk önce HAVA’ya, sonra SU’ya ve son olarak TOPRAK’a dokunur ve ısıtır, dönüştürür ve buzu suya dönüşür. HAVA’yi ruh olarak, SU’yu gönül olarak, ve TOPRAK’ı beden olarak ele alırsak, AŞK ilk önce ruhumuza, sonra gönlümüze, sonra da bedenimize tesir edip, bizi dönüştürür; Dünya idrakımızı ve yaşamamızı tamamen değiştirir.
Anjelika Akbar, bu konu üzerine yoğunlaşarak gerçekleştirdiği tefekkür ile bestelediği eser beş bölümden oluşuyor: PROLOG, HAVA, SU, TOPRAK, EPİLOG…
Anjelika Akbar bendir çalacak!
Üç Cemre’yi üç enstrüman temsil ediyor: Hava-Klarnet (Ecesu Sertesen), Su-Piyano(Anjelika Akbar), Toprak-Çello (H. Şafak Erişkin). Cemre’ler bir DOĞA olayı olarak bir DOĞA figürü ile birleşiyor, ve DOĞA’yı Mezzo-Soprano (Elif Tuğba Tekışık) temsil ediyor. Eser tamamen kadın müzisyenler tarafından seslendirilecektir. Piyanist Anjelika Akbar kendi enstrümanı dışında aynı zamanda Bendir’i de çalacaktır (Bendir – sonsuz devinim ve ritim, varoluşun kesintisiz nefesini temsil edecek).
Beste, biçimsel anlamda tamamen serbest bestelenmiştir, kavram üzerine yapılan tefekkür sonucunda doğan sinematografik yaklaşımıyla; aynı zamanda müzik tarzı olarak kısıtlamalardan tamamen özgürdür. Fakat buna rağmen etnik köken, atonal ve “film müziği” öğelerin birbirilerine geçmiş olduğu kendine özgü bir müzik tarzı fark ediliyor.
Prolog ve Epilog bölümleri dışındaki bölümlerden her birinde solist rolünü üstlenecek bir enstrüman mevcuttur. Prolog bölümünde verilen DOĞA ana teması her bir bölümde kendini farklı biçimlerde hatırlatıyor. Bölümlerin başlangıcında “BUZ” halinde olan cemrelere DOĞA’nın ana teması “dokunduğunda” durağanlıktan uyanıp harekete geçen cemreler, sonunda dönüşüyor ve BAHAR /AŞK halini alıyor. Her bölüm, bir önceki bölümlerin öğelerini taşıyor. Son bölüm Epilog ise bir kutlamadır, her bölümün temalarının coşkulu bir kucaklaşmadır.
Akbar, bestesinde TEKBİR’i ve “BEN MELAMET HIRKASINI/Haydar” ilahisini kullandı!
Anjelika Akbar bestede özgün temalar dışında “Ben Melamet Hırkasını /Haydar Haydar” ilahisini; aidiyet konusunda hala netleşmemiş olsa dahi, Itri’ye ait olan “Tekbir” teması, ve Moğolistan/Kazakistan steplerinde doğan “Chinggis Ayalguu –A” adlı antik bir halk müziği örneğini kullandı.
“Üç Cemre, Üç Aşk” sadece bir konser değil, aynı zamanda değişik bir dekoru ve özel kıyafetlerle olan bir sahne performansıdır.